İçerik
Giriş
Estrojen, testosteron ve progesteron gonadlar tarafından üretilen cinsiyet hormonlarıdır (cinsiyet steroidleri de denmektedir), bunlar ikincil cinsiyet özelliklerinin gelişmesini sağlamaktadır. Testosteron maskülinizasyon sağlarken estrojen feminizasyon ve meme büyümesine yol açmaktadır. Doğumda erkek atanan bireylerde (AMAB) yüksek oranda testosteron görülmektedir; doğumda kadın atanan bireylerde (AFAB) ise düşük testosteron görülürken yüksek oranda estrojen görülmektedir. Bu hormonal farklılıklar, erkek ve kadınlarda gözlemlenen fiziksel farklılıklardan sorumludur. Cinsiyet hormonları ve diğer hormon ilaçları trans insanların hormonal profillerini geçiş yapmak istedikleri cinsiyet profillerine geçiş yapmalarını sağlamaktadır. Bu kişilerde kullanılan cinsiyet hormonuna göre feminizasyon/maskülinizasyona ve defeminizasyon/demaskülinizasyona sebep olmakla birlikte kişinin deneyimlediği cinsiyet disforisinin etkilerini hafifletmektedir. Bu geçişin sonucunda görülen etkilerin tamamlanması veya görülmeye başlanması için aylar, hatta yıllar gerekebilmektedir. Piyasada birçok cinsiyet hormonunun bulunması yanı sıra birden fazla formda da yer aldığı görülmektedir, bu ilaçlar farklı yollar ve farklı dozlar ile alınabilmektedir, örnek olarak estrojen hormonunu ağızdan tablet olarak alınabilmesine ek estrojen transdermal bantları ile direkt cilde yapıştırılarak da alınabilmektedir. Türkiye’de resmi olarak piyasada bulunmayan ama yurtdışında piyasada bulunan estrojen preparatlarının enjeksiyon ve jel formları da bu diğer alınım yollarına örnek verilebilir. Testosteron preparatları için Türkiye’de jel ve enjeksiyon bulunurken oral preparatlar piyasada bulunmamaktadır. Farklı hormon ilaçları, alınım yolları ve dozları kişide farklı etkinliğe, yan etkilere, risklere, maliyetlere, ulaşılabilirliğe ve elverişliliğe sahip olabilmektedir. HRT (hormon replasman terapisi) ideal olarak düzenli şekilde kontrol edilmelidir, bu ancak düzenli olarak verilen kan testleri ile gerçekleşmektedir, bu kan testlerine göre kişinin sahip olduğu ilaç rejiminde değişikliğe gidilmesi gerekip-gerekmeyeceği, dozun arttırılıp-azaltılacağı, ve diğer ilaçlar ile gelen risklerin önlenmesi adına çok önemli bir yere sahiptir.
Cinsiyet Hormonlarının Türleri ve Etkileri
Cinsiyet hormonlarının arasında estrojenler (E), progestojenler (P) ve androjenler bulunmaktadır. Bir kişinin hormonal profili doğumda sahip olduğu gonadların bir ürünüdür, doğumda erkek atanan bireyler (AMAB) testislere sahipken, doğumda kadın atanan bireyler (AFAB) yumurtalıklara sahiptir. Testisler yüksek miktarlarda androjen ve az miktarda estrojen üretirken, yumurtalıklar yüksek miktarlarda estrojen ve progestojen ile düşük miktarda androjen üretir.
Vücuttaki başlıca estrojen estradiol (E2), ana progestojen ise progesteron (P4) olarak adlandırılmakta olup temel androjenler testosteron (T) ile dihidrotestosterondur (DHT). Cinsiyet hormonları ikincil cinsiyet özelliklerinden sorumludur ve bu özellikleri belirler. Etkilerini hücrelerin içindeki reseptörlere agonist (aktivatör de denmektedir) olarak bağlanarak göstermektedirler. Bu reseptörler arasında androjen reseptörü (AR), estrojen reseptörleri (ER’ler) ve progesteron reseptörleri (PR’ler) yer almaktadır.
- Estrojenler feminizasyona sebep olur; bu meme gelişimi, cildin yumuşaması, feminen yağ dağılımı (meme, kalça, uyluk (but) ve popo bölgelerinde yoğunlaşma), puberte döneminde olanlar için kalçaların genişlemesi ve diğer fiziksel değişimleri (Wiki) içerir.
- Progestojenlerin feminizasyon veya puberte dönemindeki meme gelişimi üzerinde temelde bilinen bir rolü bulunmamaktadır. Progestojenler feminizasyon etkileri sağlamak yerine kadın üreme sisteminde önemli etkilere sahiptir ve gebelik sırasında esansiyel hormonlardır (Wiki). Ayrıca rahim, vajina ve memeler gibi vücudun bazı bölümlerinde estrojen etkilerine karşı koymaktadırlar.
- Androjenler maskülinizasyona (virilizasyon) sebep olmaktadırlar. Bunlar başlıca; penis büyümesi, omuzların genişlemesi, göğüs kafesinin genişlemesi, kas gelişimi, ses kalınlaşması, maskülen yağ dağılımı (karın ve bel bölgesinde yoğunlaşma), yumuşak dokularda maskülen değişiklikler, vücut ve yüz kılı gelişimini içermektedir (Wiki). Ayrıca androjenler cilt ve saç üzerinde genel olarak negatif sayılabilecek çeşitli etkilere (yağlı cilt, akne, sebore, saç dökülmesi ve vücut kokusu) yol açmaktadırlar. Bunlara ek olarak meme gelişimini engeller ve estrojenlerin aracılık ettiği diğer feminizasyon etkilerini de baskılayabilmektedirler.
Vücut üzerindeki etkilere ek olarak cinsiyet hormonları, beyin üzerinde de bazı etkilere sebep olmaktadırlar. Bu etkiler kognisyonu, duyguları ve davranışları doğrudan kapsamaktadır. Örneğin, androjenler erkeklerde belirgin cinsel istek ve uyarılmayı (spontane ereksiyonlar dahil olmak üzere) oluştururken, kadınlarda cinsel isteğin ana hormonlarının estrojenler olduğu düşünülmektedir (Cappelletti & Wallen, 2016). Diğer bir örnek olarak testosteron seviyeleri uzlaşılabilirlik (agreeableness; diğer insanlar ile iyi anlaşabilme özellikleri) ile negatif yönde ilişkilendirilirken, estrojen seviyeleri bu kişilik özelliği ile pozitif yönde ilişkilendirilmiştir (Treleaven et al., 2013).
Cinsiyet hormonlarının sağlık üzerinde de önemli etkileri vardır, bu etkiler pozitif veya negatif olabilmektedir. Örneğin, estrojenler kemik yoğunluğunu korumakta olup cis kadınlarda kalp hastalıklarına karşı koruyucu bir etki gösterebilmektedir (NAMS, 2022). Ancak aynı zamanda meme kanseri riskini (Aly, 2020) ve trombüs (kan pıhtısı olarak da bilinmektedir) riskini arttırabilmektedir (Aly, 2020).
Yakın zamandaki literatür taraması bizlere tıbbi endişelerin dikkatlice takip edilmesi durumunda transfeminen ve transmaskülen bireylerde uygulanan HRT’nin önemli bir advers etki riski olmaksızın güvenli olduğunu göstermektedir (Weinand, J. D., & Safer, J. D., 2015).
Estrojenlerin, progestojenlerin ve androjenlerin antigonadotropik etkileri de bulunmaktadır. Bunlar hipofiz bezindeki gonadotropin salgılatıcı hormon (GnRH) aracılığıyla salgılanan, luteinleştirici hormon (LH) ve folikül uyarıcı hormonun (FSH) salgılanmasını engellerler. Gonadotropinler, gonadlara cinsiyet hormonu üretmeleri ve üreme (sperm ve yumurta hücreleri) için sinyal gönderirler. Dolayısıyla gonadotropin seviyelerinin düşük olması, gonadların cinsiyet hormonu üretiminin ve doğurganlığın azalması anlamına gelmektedir. Eğer gonadotropin seviyeleri yeterince baskılanırsa, gonadlar artık cinsiyet hormonu üretemez ve doğurganlık sona erer bir hale gelir. Estradiol, testosteron ve progesteronun büyük çoğunluğu gonadlar tarafından üretilmektedir, bu hormonların geriye kalan küçük bir kısmı ise adrenal bezler (böbreküstü bezleri) tarafından üretilmektedir.
HRT’ye Genel Bir Bakış
Transfeminenler için Hormon Replasman Terapisi (HRT)
Transfeminenler için hormon replasman terapisinin (HRT) amacı vücutta feminenleşme ve maskülen özelliklerin gerilemesini sağlamaktır, kişinin yaşadığı cinsiyet disforisinin etkilerini hafifletmektir. Bu değişikliklerin gerçekleşmesini sağlamak için cinsiyet hormonları ve diğer cinsiyet hormonal ilaçlar ile ilaç terapisi uygulanmaktadır. Transfeminenlerde estrojen, progestojen ve antiandrojen (AA) verilerek gonadal cinsiyet hormonu üretiminin yerine geçmesi amaçlanmaktadır, böylece hormonal profil maskülen tipten feminen tipe doğru kaymaktadır.
Transfeminenlerde HRT, estrojen ve testosteron seviyelerinin cis kadın aralığında olmasını hedefler, literatürde transfeminenler için sıklıkla önerilerin aralıklar; estradiol seviyeleri için 100–200 pg/mL (367–734 pmol/L) ve testosteron seviyeleri için 50 ng/dL (1.7 nmol/L) altıdır (Hembree et al., 2017; tablo). Bununla birlikte estradiolün 200 pg/mL’den (734 pmol/L) daha yüksek seviyeleri testosteron düzeylerini herhangi bir antiandrojen kullanmadan baskılamalarına yardımcı olması açından transfeminenler için faydalı olabilmektedir. Daha düşük estradiol seviyeleri (≤50–60 pg/mL [≤180–220 pmol/L]), puberte dönemindeki transfeminenler için önerilmektedir. Kandaki cinsiyet hormonu seviyeleri kan testlerinin analiz edilmesi yoluyla ölçülebilir, bu transfeminenlerde hedeflenen terapi amaçları doğrultusunda hormonal profilin yeterince değişip-değişmediğini özellikle de hormon seviyelerinin kadın aralığında olup-olmadığını kontrol etmek için yararlıdır.
Gonadal Baskılanma
Yeterince yüksek seviyelerde estrojenler ve androjenler, gonadal cinsiyet hormonu üretimini tamamen baskılayabilirken; tek başlarına progestojenler, gonadal cinsiyet hormonu üretimini kısmi ölçüde baskılayabilmektedirler. Daha spesifik olarak cis erkeklerde ve transfeminenlerde yapılan çalışmalar, yaklaşık 200 pg/mL (734 pmol/L) düzeylerinde estradiolün testosteron seviyelerini ortalama %90 oranında baskıladığını (yaklaşık 50 ng/dL[1.7 nmol/L] düzeyine dek), 500 pg/mL (1,840 pmol/L) düzeyinde estradiolün ise testosteronu ortalama %95 oranında baskıladığını (20–30 ng/dL[0.7–1.0 nmol/L] düzeylerine dek) göstermiştir (Gooren et al., 1984; Herndon et al., 2023; Wiki; Grafik). 200 pg/mL (734 pmol/L) altındaki estradiol seviyeleri de testosteron seviyelerini baskılamaktadır ancak bu daha yüksek seviyelere kıyasla daha düşük bir orandadır (Slack et al., 2023; Krishnamurthy et al., 2023). Transfeminenler ile ilgili büyük bir çalışmada (Krishnamurthy et al., 2023) estradiol seviyeleri:
- <100 pg/mL (367 pmol/L) olan kişilerin %24’ünde,
- 100—200 pg/mL (367—734 pmol/L) aralığında olanların %58’inde
- >200 pg/mL (>734 pmol/L) olanların %77’sinde
yeterli testosteron baskılanması oranları (testosteron seviyelerinin <50ng/dL veya <1,7 nmol/L olması) gözlemlenmiştir.
Tek başlarına progestojenler, testosteron seviyelerini en fazla yaklaşık %50—70 oranında bakılayabilmektedirler (ortalama olarak ~150—300 ng/dL [5.2—10.4 nmol/L]) (Aly, 2019; Wiki). Ancak düşük miktarlarda bile estradiol ile birlikte alındıklarında, antigonadotropik etkide sinerjistik bir sonuç görülür. Efektif dozlarda ise progestojenlerle sağlanan gonadal testosteron üretiminin baskılanması büyük oranda artar, testosteron seviyeleri yaklaşık %95 oranında düşer (~20—30 ng/dL [0.7—1.0 nmol/L]) (Aly, 2019). Dolayısıyla, bir estrojen ve bir progestojen kombinasyonu rejimi, tek başlarına bir estrojen veya progestojen kullanılması gerekenden daha düşük dozlarda maksimum testosteron baskılanmasına ulaşmak için kullanılabilmektedir.
Yukarıda belirtilen estrojen ve progestojenle testosteron baskılanmasına ilişkin sayılar yapılan çalışmalardan elde edilen ortalamalardır ve testosteron baskılanmasında bireyler arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu bazı kişilerde aynı testosteron düşüşünü sağlamak için daha fazla ya da daha az hormon dozu gerekebilmesi anlamına gelmektedir.
HRT’nin Etkileri
Hem cis erkeklerde hem de cis kadınlarda tipik olarak puberte döneminde, cinsiyet hormonlarının etkisi birkaç yıl boyunca yavaş yavaş artar (Aly, 2020). Bundan dolayı cinsel olgunlaşma tipik puberte döneminde kademeli olarak gerçekleşmektedir. Puberte döneminde olmayan trans bireylerde, genellikle yetişkin ya da daha yüksek seviyelerde hormonlar aniden verilir ve bu ikincil cinsiyet özelliklerindeki değişimlerin daha hızlı gerçekleşmesiyle sonuçlanabilmektedir. Aşağıdaki tablo, literatürdeki kaynaklardan derlenmiş ve transfeminenlerde HRT’nin etkilerinden bir zaman çizelgesi halinde bahsetmektedir.
*Şu anda transfeminenlerde HRT’nin etkilerini detaylı olarak tanımlayan kapsamlı araştırmalar sınırlı olduğundan tablonun tamamen doğruyu yansıttığına dair bir kesinlik içermemektedir.
HRT alan transfeminenlerde tipik dozlarda hormon terapisinin yetişkinlerde etkileri (Wiki):
Etki | Görülmeye Başlanmasıᵃ | Tamamlanma süresiᵃ | Kalıcılığı |
Meme gelişimi | 2–6 ay | 2–3 yıl | Kalıcı |
Yüz ve vücut kıllarının büyümesinin azalması/yavaşlaması | 3–12 ay | >3 yılᵇ | Gerileyebilir |
Saç dökülmesinin durması ve geri dönüşü | 1–3 ay | 1–2 yıl | Gerileyebilir |
Cildin yumuşaması ve ciltteki yağlılık/sivilce görülme sıklığının azalması | 3–6 ay | Bilinmiyor | Gerileyebilir |
Vücut yağlarının feminen dağılıma uğraması | 3–6 ay | 2–5 yıl | Gerileyebilir |
Kas kütlesi ve gücünde azalma | 3–6 ay | 1–2 yılᶜ | Gerileyebilir |
Pelvisin genişleyip yuvarlaklaşmasıᵈ | Bilinmiyor | Bilinmiyor | Kalıcı |
Duygu durumunda, duygusallıkta ve davranıştaki değişiklikler | Anında | Bilinmiyor | Gerileyebilir |
Cinsel istekte ve spontane ereksiyonlarda azalma | 1–3 ay | 3–6 ay | Gerileyebilir |
Erektil disfonksiyon ve ejakülasyon hacminde azalma | 1–3 ay | Değişken | Gerileyebilir |
Sperm üretiminde azalma ve kısırlık | Bilinmiyor | >3 yıl | Karışıkᵉ |
Testis hacminde azalma | 3–6 ay | 2–3 yıl | Bilinmiyor |
Ses değişiklikleri (örn. ses perdesi/rezonansında azalma) | Görülmezᶠ | – | – |
ᵃ Genetik, diyet/beslenme, hormon seviyeleri vb. gibi faktörlere göre bireyler arasında önemli ölçüde farklılık görünebilir.
ᵇ Transfeminenlerde HRT genellikle yüz kılı yoğunluğu üzerinde çok az etkiye sahiptir, yüz ve vücut kıllarının tamamen alınması lazer epilasyon ve iğneli epilasyon (electrolysis hair removal) ile sağlanabilmektedir. Geçici tüy alma tıraş, epilatör, ağda ve diğer yöntemler ile mümkündür.
ᶜ Fiziksel egzersiz miktarına bağlı olarak önemli ölçüde fark gösterebilmektedir.
ᵈ Sadece büyüme plakaları kapanmamış olan puberte dönemindeki bireylerde görülmekte olup puberte sonrası HRT’ye başlayan kişilerde hiç gerçekleşmeyebilmektedir.
ᵉ Sadece estrojenler, söz konusu yüksek doz olduğunda geri dönüşü olmayan ya da uzun süreli kısırlık potansiyellerine sahiptir, antiandrojenlerin (AA) neden olduğu kısırlık genellikle preparatın kullanımının kesilmesiyle kolayca gerileyebilmektedir.
ᶠ Estrojenler ve HRT ile ilişkilendirilebilen diğer tüm ilaçların ses inceltici ya da sesin daha feminenleşmesini sağlama gibi bir etkisi bulunmamaktadır, kişiler ses terapisi eğitimi (Türkiye’de cinsiyet uyum süreci hizmeti veren bazı araştırma hastanelerinin [örn. Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri] böyle bir hizmeti bulunmaktadır) ya da ses feminenleştirici operasyonlar (feminenleştirici larengoplasti olarak da bilinmektedir) almayı tercih edebilmektedirler, fakat başvuran herkes bu operasyona uygun görülmeyebilmektedir ve ilgili uzman doktorlar tarafından genellikle ses terapisi eğitimi önerilmektedir.
Hormon İlaçları
HRT alan transfeminenlerde ilaç rejimlerinde bulunan ilaçlar estrojenler, progestojenler ve antiandrojenlerdir (androjen antagonistleri). Estrojenler en basit şekilde feminizasyon sağlar ve testosteronu baskılamaktadır. Progestojenler ve antiandrojenler (AA), feminenleşmeyi doğrudan sağlamazlar; bunun yerine testosteronu baskılamaktadırlar. Testosteron baskılanması demaskülinizasyona sebep olmakla birlikte estrojen kaynaklı feminizasyonun gerçekleşmesine olanak tanımaktadır. Androjenler nadiren de olsa düşük dozlarda, çok düşük testosteron seviyelerine sahip transfeminenlerde kullanılmaktadır ancak gerekli değildir ve yararları belirsizdir. Bu hormonal ilaçların per çok farklı tipi mevcuttur, her birinin yarar ve risk profilleri farklıdır.
Estrojenler, progestojenler ve antiandrojenler, transfeminenler tarafından çeşitli formlarda ve birçok farklı uygulama yolu aracılığı ile kullanılmaktadır. Uygulama yolu, ilacın vücutta emilimini, dağılımını, metabolizmasını ve atılımını etkileyerek biyoyararlanımını (bioavailability), kandaki ve belli dokulardaki hormon seviyelerini ve metabolitlerin (metabolite) dağılımını önemli ölçüde değiştirmektedir. Bu farklılıkların HRT sonuçları üzerinde önemli etkileri olabilmektedir.
Uygulama Yolu | Açıklama | Formlar |
Oral yol | Yutulur | Tablet, kapsül |
Dil altı | Dil altında bekletilip emilir | Tablet |
Bukkal | Yanakta veya dudakların altında bekletilip emilir | Tablet |
Transdermal | Cilde uygulanır ve cilt yoluyla emilir | Bant, jel, krem, sprey |
Rektal | Rektuma yerleştirilip oradan emilir | Fitil |
İntramüsküler (IM) enjeksiyon | Kas içine (örn. kalça, uyluk, kol) enjekte edilir | Solüsyon (flakon/ampul) |
Subkütan (SC; SubQ) enjeksiyon | Deri altındaki yağ dokusuna (örn. karın) enjekte edilir | Solüsyon (flakon/ampul) |
Subkütan implant | Deri altındaki yağ dokusuna cerrahi işlem ile yerleştirilir | Pellet (küçük implant) |
Vajinal uygulama : Vajinal uygulama cis kadınlarda hormonal ilaçlar için sıkça kullanılmaktadır, transfeminenlerde bu elbette mümkün değildir; ancak vajinoplasti geçirmiş kişilerde neovajinal uygulama olasıdır. Bununla birlikte neovajinanın dokusu, doğuşta kadın atanmış bireylerin (AFAB) vajinal epiteli yerine genellikle cilt (penis inversiyonu) veya kolon (sigmoid kolon vajinoplastisi) dokusudur. Bu sebeple transfeminenlerde neovajinal uygulama, cis kadınlardaki vajinal uygulamaya göre neovajinanın tipine bağlı olarak, transdermal veya rektal uygulamaya daha çok benzerlik gösterebilmektedir. Estrojen ve diğer hormonların vajinal ve rektal yolla emiliminin oldukça benzer olduğu belirtilmektedir (Goletiani et al., 2007; Wiki). Ayrıca karın zarı (periton) kullanılarak oluşturuşmuş neovajinalarda (transfeminenlerde daha az kullanılan bir vajinoplasti yöntemidir) estradiol emiliminin, cis kadınlarda vajinal estradiol uygulamasıyla benzer olduğu bir çalışmada bildirilmiştir (Willemsen et al., 1985). Dolayısıyla neovajinal uygulama tüm transfeminenleri her ne kadar kapsamasa da, duruma bağlı olarak bir ek seçenek olabilmektedir. Ancak bu uygulama yolu hala daha kapsamlı bir şekilde araştırılmaya ihtiyaç duymaktadır.
Transmaskülenler için Hormon Replasman Terapisi (HRT)
Transmaskülenler için hormon replasman terapisinin (HRT) amacı vücutta maskülenleşme ve feminen özelliklerin gerilemesini sağlamaktır, kişinin yaşadığı cinsiyet disforisinin etkilerini hafifletmektir. Bu değişikliklerin gerçekleşmesini sağlamak için cinsiyet hormonları ve diğer cinsiyet hormonal ilaçlarla terapi uygulanmaktadır. Transmaskülenlerde testosteron verilerek gonadal cinsiyet hormonu üretiminin yerine geçmesi amaçlanmaktadır, böylece hormonal profil feminen tipten maskülen tipe doğru kaymaktadır.
Transmaskülenlerde HRT, testosteron seviyelerinin cis erkek aralığında olmasını hedeflemektedir, literatürde transmaskülenler için sıklıkla önerilen testosteron seviyeleri 320–1000 ng/dL (11,1–34,7 nmol/L) arasındadır (Hembree et al., 2017). HRT’nin başlangıcında testosteron daha düşük dozlarda başlanıp kademeli olarak artırılabilmektedir. Kandaki cinsiyet hormonu seviyeleri kan testlerinin analiz edilmesi yoluyla ölçülebilir, bu transmaskülenlerde hedeflenen HRT amaçları doğrultusunda hormonal profilin yeterince değişip-değişmediğini özellikle de hormon seviyelerinin cis erkek aralığında olup-olmadığını kontrol etmek için yararlıdır (T’Sjoen et al., 2019).
Yeterince yüksek seviyelerde testosteron, gonadal cinsiyet hormonu üretimini ve menstrüasyonu baskılayabilmektedir. Testosteron terapisi, hipotalamus-hipofiz-gonad eksenindeki negatif geri bildirim mekanizmaları aracılığıyla estradiol ve progesteron üretimini önemli ölçüde azaltabilmektedir. Transmaskülenlerde yapılan çalışmalar, hedeflenen testosteron seviyelerine (320–1000 ng/dL [11,1–34,7 nmol/L]) ulaşıldığında, genellikle menstrüasyonun durduğunu ve estradiol seviyelerinin cis erkek aralığına düştüğünü göstermektedir.
Bazı kişilerde HRT’ye rağmen menstrüasyon devam edebilir veya kesintili olarak sürebilir. Bu durumlarda GnRH analogları veya progestinler gibi ek ilaçlar menstrüasyonu durdurmak için kullanılabilmektedir. Gonadal baskılanma konusunda bireyler arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır ve bazı transmaskülenler aynı hormonal etkileri elde etmek için farklı testosteron dozlarına ihtiyaç duyabilmektedir.
HRT’nin Etkileri
Testosteronun etkileri ve beklenen zaman çizelgeleri aşağıdaki tabloda özetlenmiştir. Genellikle, testosteron içeren HRT uygulanan bireyler, aylardan yıla uzanan bir süre zarfında maskülenleştirici değişiklikler deneyimlemektedirler. Fizyolojik değişimlerin süresi, transdermal preparatların kullanımı durumunda biraz daha yavaş seyredebilir. Fiziksel etkilerin derecesi ve hızı, uygulanan doza ek olarak; yaş, etnik köken, genetik yapı, vücut yapısı ve yaşam tarzı gibi bireye özgü birçok faktörlere bağlıdır.
HRT alan transmaskülenlerde tipik dozlarda hormon terapisinin yetişkinlerde etkileri:
Etki | Görülmeye Başlanmasıa | Tamamlanma süresia | Kalıcılığı |
Libido artışı | 1–3 ay | 1–2 yıl | Gerileyebilir |
Vücut yağlarının maskülen dağılıma uğraması | 1–6 ay | 2–5 yıl | Gerileyebilir |
Adet döngüsünün sona ermesib | 1–6 ayb | – | Gerileyebilir |
Artan kas kütlesi/güçc | 1–3 ay | 2–5 yıl | Gerileyebilir |
Vücut ve ter kokusunda değişikliklerd | 1–6 ay | 6–12 ay | Gerileyebilir |
Damarların belirginleşmesi ve cilt kalınlaşması | 3–6 ay | 1–2 yıl | Gerileyebilir |
Ciltte yağlanma/aknee | 1–3 ay | 1–2 yıl | Gerileyebilir |
Sesin kalınlaşması | 6–12 ay | 2–5 yıl | Kalıcı |
Yüz ve vücut kıllarında artış | 3–6 ay | 4–5 yıl | Kalıcıf |
Kafa derisinde saç dökülmesighi | 6–12 ayg | (değişken) | Kalıcı |
Klitoral büyüme | 3–6 ay | 1–2 yıl | Kalıcı |
Vajinal atrofi | 1–6 ay | 1–2 yıl | Gerileyebilir |
Meme Atrofisi | 1–2 yıl | 2–5 yıl | Kalıcı |
a Genetik, diyet/beslenme, hormon seviyeleri vb. gibi faktörlere göre bireyler arasında önemli ölçüde farklılık görünebilir.
b Adet döngüsü genellikle testosteron içeren HRT’ye başlanıldığı ilk 5 ayda (genellikle daha da erken) sona ermektedir. Devam eden HRT ile 5. aydan sonra bile devam eden adet döngüsü için transmaskülen bireylerin bir jineokolojist ile görüşmesi tavsiye edilmektedir. Hali hazırda maksimum dozda testosteron alan fakat adet döngüsü devam eden kişilerin HRT rejimlerine ek olarak progesteron ya da GnRHa eklenmektedir.
c Egzersiz miktarına bağlı olarak önemli ölçüde değişmektedir.
d Koku, daha metalik ve keskin hale gelebilmektedir, şiddetli koku problemi yaşayan bireylerin duş sırasında koltuk altlarına klorheksidin gibi antibakteriyel sabunlar önerilmektedir, 1—2 haftalık düzenli kullanım sonrası koku belirgin şekilde azalmaktadır.
e Testosteron içeren HRT’nin ilk birkaç yılında daha belirgin olup, cit bakımı ve gerekirse ek tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınabilmektedir. Bazı klinisyenler, artan akneyi testosteron dozunun artırılmasına karşı bir kontrendikasyon olarak değerlendirmektedir.
f Kalıcılığı genetik faktörler ile bağlantılıdır.
g Testosteronun saç folikülleri üzerindeki etkisi esas olarak daha güçlü bir androjen olan dihidrotestosteron (DHT) aracılığıyla gerçekleşir. HRT kapsamında genetik faktörler saç ve kılların hangi bölgelerde ve ne kadar gelişeceğini belirler, buna ek olarak erkek tipi kellik gelişip gelişmeyeceğini de belirlemektedir.
h Transmaskülen bireylerde, 5α-redüktoz inhibitörleri (finasterid ve dutasterid) erkek tipi kellik ve aşırı vücut kıllanması gibi etkileri yavaşlatması veya önlemesi amacıyla kullanılabilmektedir ancak bu HRT ile görülmesi istenen cis erkek tipi vücut kıllanması, yüz kıllanması ve muhtemelen klitoris büyümesi gibi bazı maskülinizasyon etkilerinin görülmesini önleyebilir ya da geciktirebilir dolayısıyla 5α-redüktoz inhibitörlerini kullanmak isteyen transmaskülen bireylere HRT’den görülmesi istenen maskülinizasyon etkilerine sahip olduktan sonra kullanmaları önerilmektedir.
i Saç dökülmesi şikayetine sahip transmaskülen bireylerin %5 minoxidil köpüğü ya da solüsyonunu kafa derilerine günde iki kere uygulaması tavsiye edilmektedir.
Hormon İlaçları
HRT alan transmaskülenlerin, HRT rejimlerinde bulunan temel preparat testosterondur. Testosteron doğrudan maskülenizasyon sağlar ve estrojen üretimini baskılamaktadır. Bazı durumlarda GnRHa’lar veya progestinler gibi ek ilaçlar estrojen üretimini baskılamak ve menstrüasyonu durdurmak için kullanılabilmektedir. Bu hormonal ilaçların pek çok farklı tipi mevcuttur, her birinin yarar ve risk profilleri farklıdır.
Testosteron, çeşitli formlarda ve birçok farklı uygulama yolu aracılığı ile kullanılmaktadır. Uygulama yolu, ilacın vücutta emilimini, dağılımını, metabolizmasını ve atılımını etkileyerek biyoyararlanımını (bioavailability), kandaki ve belli dokulardaki hormon seviyelerini ve metabolitlerin (metabolite) dağılımını önemli ölçüde değiştirmektedir. Bu farklılıkların HRT sonuçları üzerinde önemli etkileri olabilmektedir.
Uygulama Yolu | Açıklama | Formlar |
Oral yol | Yutulur | Tablet, kapsül |
Dil altı | Dil altında bekletilip emilir | Tablet |
Transdermal | Cilde uygulanır ve cilt yoluyla emilir | Bant, jel, topikal solüsyon |
Burun spreyi | Burun boşluğuna uygulanır | Sprey |
Rektal | Rektuma yerleştirilip oradan emilir | Fitil |
Rahim içi araç (RİA; IUS; spiral) | Rahim içine yerleştirilen küçük, genellikle T şeklindeki cihazlardır | Rahim içi araç |
İntramüsküler (IM) enjeksiyon | Kas içine (örn. kalça, uyluk, kol) enjekte edilir | Solüsyon (flakon/ampul) |
Subkütan (SC; SubQ) enjeksiyon | Deri altındaki yağ dokusuna (örn. karın) enjekte edilir | Solüsyon (flakon/ampul) |
Subkütan implant | Deri altındaki yağ dokusuna cerrahi işlem ile yerleştirilir | Pellet (küçük implant) |